30 Eylül 2012 Pazar

6. Hafta Trabzonspor - Mersin İdman Yurdu


Galatasaray ve Fenerbahçe'nin yenildiği hafta bizim de puan almamıza gerek yok diye düşündü herhalde Trabzonlu futbolcular. İlk yarıyı bu kadar boş geçirmenin, uyumanın ve uyutmanın başka bir açıklaması olamaz herhalde.

İlk yarı bitiminde kaleye şut denemesi sıfır.

Kaleyi bulan şut değil, şut denemesi sıfır.

Fiziksel olarak güçsüz kuvvetsiz, motivasyon eksik, hareketsiz, durgun bir Trabzon vardı sahada.

Janko diye bir adamın varsa ve tek santrfor olarak oyuna başlıyorsan, kenar toplarla besleyeceksin, kornerlerde, serbest vuruşlarda organizasyonlar yapıp, Janko'yu topla buluşturmak için bir çaban olmalı.

İki kanat oyuncusu Yasin ve Olcan bal yapmayan arı gibi koşup durdular. Yerini bulan bir tane orta yok.

Kornerlerden bir tanesinde bile kafayı vuran oyuncu Trabzonsporlu değil.

Serbest vuruşların hiç birinde pozisyon yok.

Kanat oyuncuların verimsiz, ölü top organizasyonun olmazsa, Janko ile zaten gol bulma şansın da yok.

Trabzonspor'un ilk onbirine bakınca, yaratıcı bir orta saha ile Sapara, Yasin, Olcan, Soner arkalarında kesici Zokora ile doğru görünen bir beşli vardı sahada.  Ancak Yasin ve Olcan'ın kötü oyunları, Soner'in ilk yarıda hiç olmaması Sapara'nın fiziksel olarak Mersin ortasahasının arasında kaybolması, koca bir ilk yarıyı heba etti.

İkinci yarıya golle başlamak büyük şans oldu Trabzon adına. Bu golden sonra, bir coşku bir hareketlenme bekledik. Golden sonraki 10 dakika biraz hareketlenme oldu ama sonra ilk yarıdaki ruh haline geri döndüler yine.

İkinci yarının ortalarında anlam veremediğim bir Janko-Henrique değişikliği yapıldı. Anlam verememin sebebi şu : Trabzonspor, tek forvet oynarken, o forvete orta yapmazsan, ara pas atmazsan,  yalnız bırakırsan, o forvetin suçu ne? O forveti besleyemeyen ortasaha, yerine gireni nasıl besleyecek ki?

Nitekim Henrique ile de bir pozisyon bulamadı Trabzonspor. Ama tıpkı Janko gibi onun da bir hatası yok bu konuda. Herhalde, ortasahaya gelip top alır, dripling yaparak bir pozisyon bulabilir diye düşündü Şenol Güneş. Zira Janko'dan bunları beklemek haksızlık olur.

Ortasahada 4 kişi yanyana, hiçbiri santrfora yardımcı koşu yapmıyor, bir kanat oyuncusu top diğer kanattayken içeri girmiyor, uzaktan şut çekmiyor, Mersin savunması rahat rahat markaj yapıyor. Bütün oyun böyle geçti.

Mersin'deki Culio gibi bir oyun kurucuya ihtiyacı vardı Trabzon'un. Mersin ortasahası oyunun iki yönünü de çok iyi oynadı. İleriye çok rahat çıkıp, bol pozisyon buldular. Mersin'in hareketli oyunu, Trabzonsporlu futbolcuların da çok koşmasına neden oldu. Koşulara bakınca, 116km koşmuş Trabzonspor. Oyunun genelinde ise bunu hissetmedik. Özellikle ileriye çıkışlarda son derece yavaş, markajdan kurtulmak için herhangi bir koşu yapmayan bir Trabzon vardı. Üstüne bir de ilk yarı Zokora'nın ikinci yarı onun yerine giren Alanzinho'nun top kayıpları zaten hızlı çıkmaya niyeti olmayan Trabzon'u hücumda  silik bir görüntü vermesine sebep oldu.

Özet olarak, Trabzon'un çok çalışması lazım. Takım oyununu, değişen forvete göre nasıl oynamaları gerektiğini, hücuma çıkarken top kaybetmeden hızlı ve direk oynamayı tekrar öğrenmesi lazım. İyi bir oyun kurucu lazım. Kadro genel olarak iyi. Ligin ilk devresini mümkün olduğu kadar kayıpsız geçip, ikinci devrede takım olup Avrupa'ya katılma hakkını elde etmeyi hedeflemesi gerekiyor Trabzon'un. Eğer bu takım iyi değerlendirilip, takıma direk katkı yapacak 2-3 oyuncu alınabilirse, seneye tekrar şampiyonluğa oynayabilir.


5.Hafta Fenerbahçe - Trabzonspor


Az önce bitti maç.

Bu sabah muhabbetini çok sevdiğim sağlıklı Galatasaray taraftarı bir abimle yaptığım sohbette söylediğim gibi tipik bir beraberlik maçı olarak başladı ve bitti.

Golcüsü olmayan, ortasahayı kalabalık tutup, önce gol yememeyi düşünen iki takım vardı sahada.

Trabzonspor'da dikkat çekmek istediğim bir kaç nokta var :

1- Türk oyuncularının kalitesi nedeniyle maça santrforsuz başladı Trabzonspor. Janko, Henrique kenardaydı. Halil'le başladı Şenol Güneş. Halil de santrfor oynaması gerektiğini bazı pozisyonlarda unutup, ortayı boş bırakınca zaman zaman Yasin, zaman zaman Emerson yaptığı çıkışlarda orta yapacak kimseyi bulamadılar.

2- Olcan bu formuyla yerli kontenjanından oynuyor herhalde. İlk yarı bencilliğinden, ikinci yarı beceriksizliğinden saç baş yoldurdu. Olcan yeteneğinde bir oyuncunun bu kadar telaşlı olmasını anlayamadım.

3- Gerçekten tüm Trabzon'da Mustafa Yumlu'dan daha iyi bir Trabzonlu stoper yok mu? Bu sorunun cevabı "Hayır" ise o zaman altyapı ne yapıyor? Mustafa kesinlikle bu takımın oyuncusu değil. O da Trabzonlu kontenjanından takımda herhalde. Yazık oluyor.

4- Fenerbahçe'yi bugün yenemeyecekse Trabzon ne zaman yenecek? Fenerbahçe'yi bir daha ne zaman böyle yakalayabileceksiniz?

5- Colman'ı bugün hiç aramadım. Ama Selçuk'u çok aradım. Bu takımda kaybedilen oyuncuların hepsinin yeri dolabilir. Selçuk'un yeri hala açık. Yerini doldurmaya aday Soner'in sakatlığı ise büyük şansızlık.

6- Bu takıma Janko'yu veya başka bir golcüyü daha önce getirmeyenlerin ne kadar büyük kötülük yaptıklarını bugün herhalde anlamışlardır.

7- Bu takımın bir ölü top stratejisi, taktiği, çalışması var mı? Varsa bundan sonra çalışmasınlar. Bir tane orta, korner yerini bulmaz mı? Bir serbest vuruşta, rakibi şaşırtacak organizasyon yapılmaz mı? Herkes takır takır pozisyon yaratırken niye Trabzonspor karambole top atıyor sadece?

Bütün bu olumsuzluklara rağmen Trabzonspor maçı çok rahat alabilirdi.  Bir golcüsü olsaydı herşey çok farklı olabilirdi. Golcü demişken, Janko'dan son 1,5 dakikada ne bekleyerek oyuna aldınız? Oyuna girerkenki yüz ifadesini görebildiniz mi? " Ne yapıcam ben bu saatten sonra? " der gibiydi.

Janko'yu, hazır değilse, oyuna hiç almayın. Veya bir 15-20 dakika şans verin ki, oyuna ısınsın, takımla birlikte oynamaya alışsın.

Bugün eğer yeteri kadar cesur olabilseydi Şenol Güneş,  çift santrfor ile sahaya çıkıp önde basıp, oyunu Fenerbahçe yarısahasında oynayabilseydi, çok daha farklı bir sonuç olurdu. Bugün Fenerbahçe ortasahasının ve defansının Trabzon'un baskılı oynadığı sıralardaki arka arkaya yaptığı hatalar, verdiği pozisyonlar bu tezimi destekliyor.  Trabzon önde bastığı anlarda oyunun kontrolünü tamamen elinde tuttu. Bu dönemde, ortada ve ilerde hareketli, ortada ise yaratıcı oyuncu eksikliğini hissettiler.

Şimdi Fenerbahçe deplasmanında beraberlik iyi sonuçtur diye avunanlar, gömdün takımı diye kızabilirler. Onlar Trabzon ruhunu anlayamamışlar diye düşünerek çok ciddiye almıyorum. Büyük takım ruhu galibiyetin kaçtığı beraberlikle avunmaz. Fenerbahçe'yi böyle eksik ve ruhsuz ve formsuz yakalayınca yenmen gerekir.

Peki herşey kötü müydü? Elbette hayır. Bu takımın zamana ihtiyacı var. Son birkaç sezondur bir veya iki kişi üzerine oynayan bir oyundan, takım halinde oynamak zorunda kalan bir oyuncular topluluğu var karşımızda. Toplu ve topsuz oyundaki yerleşimler, paslaşmalar henüz oturmamış.  Üstelik ilk 11'de direk oynayan 5 oyuncusu eksik. Sakatlıklardan dolayı 5 haftanın 5'ine de farklı onbirlerle sahaya çıkmış. Zaman gerekiyor. İyi yolda. Bu maçta işaretler vardı. Taraftarın sabırlı, oyuncular ve teknik ekibin daha hızlı olmasına ihtiyaç var. Emerson da kazanç kısmına yazılacak artılardan. Hakkındaki tartışmalara cevap verircesine iyi bir oyun sergiledi.

Fenerbahçe tarafına bakınca, Kuyt'ın bu takım için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladık. O olmayınca ne ileriye top taşıyan bir oyuncu oldu ne de Sow'un yanına yardıma giden.

Golcüsü olmayan bir taraf da Fenerbahçe'ydi. Üstelik bu sezon öncesinden de belliydi. Semih'le olmayacağını geçen seneden biliyorduk. Sezon öncesi suni de olsa Sow'un yaşadıkları malum. Ancak yine de mental olarak hazır bir Sow'un da, Fenerbahçe'nin oyunu içinde doğru bir santrfor olduğunu düşünmüyorum. Bienvenue boşa yabancı kontenjanı harcıyor. Yerine altyapıdan birini alıp bazı maçlarda kullanılsa, en azından bir oyuncu kazanılmış olur.

Özellikle son günlerde yaşanan sıkıntılar Fenerbahçe'nin de ruhunu almış. Eskiden böyle durumlarda takımı ateşleyen birileri olurdu. Tuncay gibi. Bu görevi yapacak kimse olmayınca yine kötü bir Fenerbahçe seyrettik. Mustafa Yumlu nasıl Trabzon'un futbolcusu değilse, Bekir de Fenerbahçe'nin oyuncusu değil. Golcü, stoper ve sakatlık sorunlarını çözmüş, ruhunu geri kazanmış bir Fenerbahçe'nin istenen Fenerbahçe olabileceğini düşünüyorum.

Özetle, eksik, öncelikle gol yememeyi düşünen iki takımın ortasaha mücadelesi halinde geçen, temposuz, zevksiz bir maç izledik. Her iki takım adına da pozisyonlar vardı ama bunlar, ya Fenerbahçe adına duran toplardan veya Trabzonspor adına kontrataktan gelişen pozisyonlardı. Yani iki takımında karakteristik pozisyon bulma şekillerinden gelen pozisyonlardı. Bütün maç içinde bu kadar pozisyon olacaktı elbet. Türk futbolunun iki öncü kulübünün oynadığı futbol, eksiklere rağmen içler acısı. Bu halde, Avrupa'da başarı hayal, hem kulüpler hem de milli takım adına.

Başlarken

Diğer blogumda geçen hafta başladığım Trabzonspor maçlarının yorumlarıma burdan devam etmeye karar verdim.

Başlık olarak Trabzonspor Yazıları dedim, ama futbolla ilgili yazacağım herşeyi burdan paylaşacağım.

Olur da okuyan olur, söyleyecek lafı olan, seviyeli bir tartışma yapmak isteyen olursa buyursun gelsin.

Hadi bakalım.