26 Kasım 2012 Pazartesi

13.Hafta Trabzonspor - Eskişehirspor

Bir takımı bu kadar çok sevip, böyle bir oyun ve yenilgiden sonra yapıcı birşeyler söylemenin imkansızlığını yaşıyorum.

Bu takım hep problemleri vardı bu sene. Ama en azından savunma konusunda gönlümüz rahattı. En azından gol yemiyoruz diyip, 1 gol atıp üstüne yatabilme şansımız oluyordu. 

Bugün bu ezberi de bozduk. Üstelik birbirinden kötü hatalarla. 

Maçın ilk sadece 15 dakikasını seyreden birinin Eskişehir'in bu maçı aldığına inanması zor olurdu herhalde.  İlk 16-17 dakikası tamamen Trabzonspor'un paslaşmalarıyla geçen bir oyun vardı sahada. Bu paslaşmaların pozisyon yaratmaktan uzak, sadece rakibi tartan paslar olması, Trabzon'un bir türlü pozisyon yaratmak için Janko'nun yanına birini sokmaması, Eskişehir'in de yavaş yavaş çıkmasına ve oyunu istediği gibi oynamasına sebep oldu. 

Eskişehir'in oyunu ve taktiğini iyi analiz eden her takımın Trabzonspor'u çok sıkıntıya sokacabileceğini düşünüyorum. Gördük ki, kendi sahanızda oyunu kabul edip, sahaya iyi yayılıp, fiziksel olarak tatlı sert müdahalelerde bulunup, hızlı ve basit paslarla atağa kalkarsanız,  yetenekli bir kaç oyuncunuz da varsa işiniz pek zor değil Trabzonspor karşısında.  

Eskişehir'in ilk 16-17 dakikadaki geriye çekilip, kapanması beni, " Maçın başında neden bu kadar geride ve mahkum oynamayı kabul ediyorlar ki" diye düşündürmüştü.  Bu oyunun, daha sonrasında Trabzonspor'lu futbolcuların cesaretlenerek, ileriye çıkmalarına ve rakibi zayıf görüp mücadele konusunda biraz daha gevşek davranmasına neden olduğunu gördüm. Belki de plan buydu. 

Öyle ya, ilk 15 dakikayı %67 topla oynama yüzdesi ile geçti Trabzon. Ortasaha oyuncuları iyice ileriye doğru çıkmaya, ortasahadaki savunma görevlerini ihmal etmeye başladılar. Bu ihmaller sonucunda da, 20. dakika itibari ile Eskişehir,  etkili ataklar geliştirmeye başladı. 26. dakikadaki atakta, geliyorum diyen gol geldi. Henüz şaşkınlık atlatılmadan, 29. dakikada 2. gol gelince maç bitti. Bu golden sonra Trabzonspor'un maçı çevirme şansı, zaten yoktu. 

Trabzonspor'un galip gelebilmesi için gol yememesi gerekiyordu. Ancak Eskişehir, rakibini üstüne çekip, ortasahanın ortasında iyi baskı yapıp, kaptığı topları da iyi değerlendirdi. Özellikle sağda Serkan'ın geriye dönüşlerinde sıkıntı olunca, çok adamla hücum eden Eskişehir'in işi kolaylaştı. 

Sadece Serkan değil, ortasaha savunma görevini hiç yerine getirmedi bugün. Zokora'nın eksikliğinin bu kadar hissedileceğini düşünmemiştim. Colman'ın yanlış pas tercihleri, atağa çıkarken top kayıpları, Adrian ve Soner'in etkisiz oyunuyla beraber, savunmada hiç olmamaları bugün gol yemeden sahadan ayrılmalarını imkansız kılan faktörlerdi. 

İki takım arasındaki en büyük fark ise, pas trafiğiydi. Maç sonunda topun daha çok Trabzonspor'da olduğu görünse de, topu etkili kullanan taraf Eskişehirspor'du. Basit, hızlı ve dikine toplarla, direk olarak hedef gitmeye çalıştılar ve atakların çoğunda da başarılı oldular. 

Trabzonspor ise, Olcan, Halil ve Adrian'ın zorlayarak adam geçmeye veya önü kapalıyken şut çekmeye çalışmalarıyla pozisyon bulmaya çalıştı. İlk yarıda Halil'in sağ kanattan nereye attığına pek de bakmadan yaptığı 2 sert orta dışında, pozisyon bulmak için pek fazla bir çabası da yoktu. Maç sonucuna bakınca Trabzonspor'un bu nasıl kaçar dediğimiz bir pozisyonu yoktu. İstatistiklerde de kaleyi bulan şut sayısı ise sadece 1. 

Trabzonspor son iki maçta Janko'ya uygun oynamaya çalışmıştı. Bu maçta da tek forvet olarak Janko vardı sahada. Ama forvette Janko'nun olduğunu unuttular herhalde.  İlk yarıda sadece yerini bulmayan 3 orta vardı. Tek forvetli bir oyunda ortasahadan yeterince yardım alamayıp, üzerine bir de Diego ve Servet gibi hava toplarına hakim iki stoperle başbaşa kalınca, Janko da son derece etkisiz kaldı. 

Pozisyon bulamayan, sahaya iyi dağılamayan, ortasahada savunma yapmayan, geride adam paylaşamayan bir takımla galip gelmek hayal olurdu. Olurdu da, Servet'in iki kişiyi çalımlayıp, Bamba'nın belini kırıp attığı gol olmayaydı daha iyiydi. Kariyerinin golünü attı Servet. Yanlış hatırlamıyorsam, Galatasaray ile oynarken de buna benzer bir golü vardı, yine Trabzon'a. Üçüncüsü olmaz umarım. 

Trabzonspor'un elle tutulur bir yanı olmamasına karşın, Eskişehir'in hakkını da teslim etmek gerekiyor. Sahada çok iyi yerleştiler. Fiziksel olarak mücadeleleri üst seviyedeydi. İyi ve basit oynayıp, paslaşıp, topu boş alanlara çok iyi taşıdılar. Basit ve güzel oynadılar. Bu oyunlarının karşılığını aldılar. Ersun Yanal'ın Trabzon'dan gitmesini yanlış bulan biri olarak, hocamı tebrik ediyorum. 

19 Kasım 2012 Pazartesi

12. Hafta Orduspor - Trabzonspor

Bir yandan 7 aylık oğlumun çığlıkları bir yandan hanımın "Huuuu, huuu, huuuu, hu" sesleri arasında bir ilk yarı seyrettim.

Trabzonspor adına seyretmeyip hanıma yardımcı olsam daha iyiydi. Ama o zaman da bu Orduspor'u izlememiş olmak yazık olurdu.

Orduspor'u ilk defa izledim. Çok beğendim. Hector Cuper usta işi bir takım yapmış. Oyuncular yetenekleri ölçüsünde ustanın istediklerini yapmaya çalışıyorlar. Bu konuda oldukça da iyiler. Son paslar ve vuruşlarda biraz daha becerikli ve şanslı olsalar, ilk yarıyı 2-0 önde bitirebilirlerdi.

Özellikle Hasan, Nizamettin,  Ali ve Garcia'yı beğendim. Bu oyunculara Monje ve Stancu'yu da ekleyebiliriz.

İlk yarıda maçın yıldızları ise, Bamba, Giray ve Onur'du. Böylece maçın ilk yarısının nasıl geçtiğini çok net bir şekilde ortaya koymuş olduk sanırım.

Özellikle Bamba ilk yarı ayakta tutan güç gibiydi. Hem hatasız oynadı hem de takım arkadaşlarını cesaretlendirip oyuna sokmaya çalıştı.

Emre Güral ilk defa onbirde sahaya çıktı. Topla istediği kadar buluşamasa da hareketli ve çalışkan ama sakin oyunu ile bence farklı bir oyuncu olduğunu ortaya koydu. Ayağına aldığı topların büyük bir kısmını olumlu kullandı. Yazılarımı takip edenler hatırlarlar, Trabzonspor'un ilerde hareketli, top isteyen, koşu yapan tarzda bir oyun oynaması gerekir derim. Emre bu oyun yapısına uygun bir oyuncu. Daha fazla dakika alıp, hem kendi hem de takım oyununu geliştirmesine destek olunmalı. Israr edilmeyi hak ediyor.

İkinci yarıya ortada hiç görünmeyen Yasin'siz çıktı Trabzonspor. Zaten yerine biri olmasaydı da yokluğu farkedilmeyebilirdi. Önceki maçların aksine, Yasin bugün sol kanattaydı. Bu kanadı yadırgamasından mı yoksa ilk yarı takımın toptan kötü olmasından mı, hiç bir katkısı olmadı oyuna.

Sapara, Colman, Soner de ilk yarı neredeyse hiç yoklardı. Orduspor ortasahası karşısında hem defansif hem ofansif anlamda etkili olamadılar.

İkinci yarıya, Yasin-Olcan değişikliği çok şey değiştirmiş gibi görünse de, bence değişikliğin tek sebebi bu değildi. Öyle sanıyorum ki, hem Şenol Güneş'in hem oyuncuların kendi aralarında yaptığı konuşmalar çok etkili oldu. Sadece işlemeyen kanat değil, Sapara, Soner'in hareketlenmesini Colman'ın en azından defansif olarak, daha istekli olması ile ortaya bambaşka bir Trabzonspor çıktı ortaya.

Bu değişimin bir sebebi de, Janko, Emre ve Olcan üçlüsünün top Orduspor'da iken oldukça ileride kalmaları, bunun sonuncunda da gol için forvet hattına yaklaşan Ordu ortasahası ile, defansı arasındaki mesafenin oldukça artması. İlk yarı durgun Trabzon ortasahası özellikle Sapara ile bu boşluğu iyi değerlendirdi.

Sahaya çıkarken sanırım bu hafta sağ kanatsız oynayalım demiş Trabzonspor. Maç boyunca sağ kanadı düşünmediler. Zaten pek kimse de yoktu sağda. Kadroya bakınca Emre'nin sorumluluğu gibi düşünülebilir. Ama Emre, Janko'nun yanında ve arkasında oynamadı tercih ettiği için ve nasıl bir taktik verildiğini bilemediğimiz için, pek yorum yapamıyoruz. Sol kanat ise ilk yarı işlemeyip, ikinci yarı Olcan'ın istekli oyunu ile bir miktar çalıştı. İlk gol de Olcan'ın topu çok güzel getirişi ve iyi ortası ile geldi.

Gol, Emre'nin çok iyi yere koşu yapması, Olcan'ın çok iyi ortası ve Janko'nun düzgün vuruşu ile geldi. Janko geldiğinden beri ilk defa ona uygun bir pozisyon yaratıldı. Bu tür atak denemelerinin çok daha fazla olması gerekir. Emre'nin doğru yere yaptığı koşu en az Olcan'ın ortası kadar golde pay sahibi.

Colman çok pas hatası yaptı. Ancak kendini ve sürekliliğini bulduğunda ikinci yarıdaki oyun ile Trabzonspor yarışın içinde kalmaya devam edecektir.

İkinci yarı Trabzonspor'un çok iyi olması, Ordu'nun kötü olduğu anlamına gelmiyor. İlk yarıdaki kadar pozisyon buldu Ordu'da. Golü de geliyorum dedi ve geldi.  Golde 6 Orduspor'lu futbolcu Trabzonspor ceza sahasındaydı. Ordu ilerde çok iyi çoğalıp, oyuncuların birbirlerini iyi desteklemesiyle baskı kuran, topu ilerde tutabilmeyi becerebilen bir takım. İyi pozisyonlar buluyorlar. Bugünden daha becerikli oldukları maçlarda galibiyete çok rahat ulaşırlar.

İlk yarı keyif veren bir Orduspor, ikinci yarı ise güzel bir maç izledik. Her iki takıma da teşekkürler.

10 Kasım 2012 Cumartesi

11. Hafta Trabzonspor - Akhisar Belediyespor

Bugün kanatsız bir Trabzonspor dizilişi vardı sahada. 

Olcan ve Volkan'ın ilk onsekizde bile olmayışları, Şenol Hoca'nın işler kötüye gitse bile farklı çözümler  arayacağının mesajı oldu bu oyunculara. 

Gerçekten de bu iki oyuncunun sezon başından beri formsuzlukları kaliteli Türk oyuncu sayısı yeterli olmayan Trabzonspor'un en büyük sıkıntılarından biri. 

Sanıyorum ki bu nedenle, Şenol Hoca, Zokora'nın önünde Colman ve Sapara, onların önünde Adrian, ve ileride de Halil ve Janko'yu tercih ederek, orta bölgedeki tüm kozları aynı anda görmek istedi. Kanatlardaki sorumluluklar ise iki bek Emerson ve Serkan'a aitti. 

Rakibin Akhisar olması da bu, denemeyi yapabilmenin nedenlerinden biridir diye düşünüyorum. 

İlk 7 dakikada gelen 2 gol ve iyi futbol, bu taktiğin tuttuğunun göstergesiydi. Gerçekten de ilk 10 dakika, futbolu özlemiş Colman, moralli Adrian, hareketli Halil, dengeli Janko ve iyi bindirmeler yapan iki bek ile etkili bir oyun seyrettik. 

İkinci gol ile beraber işleyen makine durdu ve daha önceki haftalardaki rakibi bekleyen, zamanında basmayarak, rakibin oynamasına izin veren takım geri döndü. Sanki Şenol Hoca maç boyunca iki gol atmak üzerine bir talimat vermiş, maçın başında da iki gol bulununca da artık maç bitmişti. 

Rakibi bekleyince, kanatlardaki eksik oyuncular kendini belli etti ve özellikle Emrah, Akhisar hücumlarının baş mimarı oldu. Buradaki boşluğa ikinci yarının ortalarına kadar da müdahele edilmeyince, Emrah maçın yıldızlarından biri oldu. 

İki gol yemesine rağmen dağılmayan, Trabzon'un sahasından çıkmadığını gören Akhisar ise,  her atağında özgüven tazeleyerek, daha etkili gelmeye başladı. Sonunda da ilk yarı boyunca, Giray ile Mustafa'nın arasında kaybolan Bruno, yakaladığı ilk pozisyonda golünü attı. 

Akhisar'ın golü de uyandırmadı Trabzon'u. Akhisar Belediye, beraberliği yakalayabilir ve geçen haftanın bir tekrarını yaşatabilirdi. 

Şenol Hoca'nın golden sonra Yasin-Sapara değişikliği önce Emrah'ın hızını kesti. Daha sonra 3. bölgede daha fazla top tutmaya başladı Trabzonspor. Adrian-Yasin ikilisinin geçen haftanın aksine doğru seçimler yaptığı paslaşma sonucunda da Adrian ikinci güzel golünü atarak maçı bitirdi. 

Adrian, bu takımda yeri olduğunu iki haftada da takıma yaptığı katkı ile ispatladı. Bugün 3 golde de vardı. Oyunun genelinde de takımı ileriye taşıyabilen nadir oyunculardandı. Devamlılık problemini çözebilse Trabzonspor için büyük bir kazanç olur. Yine de bu hali ile bile, daha önce neden oynatılmadı sorusunu sorduruyor. 

Janko'nun bugün gol atmasını bekliyordum. Şut çektiğini hatırlamıyorum. Demek ki etkili bir şutu olmamış. Tabi bunları bugünkü kanatsız oyunu düşününce doğal karşılamak gerekiyor. Janko geriden şişirilen hemen her topu doğru yere indirdi ve kendi sahasında kadar gelerek takımın top çıkarmasına yardımcı olmaya çalıştı. 

Top çıkarmak demişken, bu konu üzerinde çok çalışması gerekiyor takımın. Oynadıkları tüm maçlardaki en büyük sıkıntı bu. Topu kaptıktan sonra atağa çıkarken, kaptırılan topların, hatalı verilen pasları sayacağım önümüzdeki hafta. Aksihar karşısında en az 10 topu atağa çıkarken, çok basit bir şekilde kaybettiler. Pozisyon bulmakta bu kadar zorlanan bir takımın, ayağındaki topu kullanırken daha dikkatli kullanması gerekir. Hızlı çıkabilmesi gerekir. 

Geçen haftalarda ölü toplar demiştik. Bu konuda gelişme var. Gollerden biri kornerden geldi ve kornerler artık tehlike yaratmaya başladı. Serbest vuruşlarda da biraz daha dikkatli olunması ve birkaç çalışılmış varyasyon olması gerekir. 

3-1 biten bir maçta, coşkulu, gaza getiren bir yazı yazmak isterdim ama 2-0'dan sonraki görüntü beni endişelendirdi. 

10.dakikada maç bitti havasını, rakibi ısırmamayı ve oynamasına izin vermeyi kaldıramıyorum. Sen Trabzonspor'sun, kaç farklı önde olursan ol, oyuna hakim olmalı ve kendi oyununu oynamalısın. Bugünkü rakip bu durumunu değerlendiremedi. Ama Bursa, Mersin, Antalya gibi rakipler karşısındaki oyuna bakınca, bu seneki durumun pek iç açıcı olmadığı ortada. 

Kanatsız oyunda ilk 7 dakikadaki oyunu, 90 dakikaya yayabilen bir oyun anlayışı ve fiziksel devamlılık sağlanabilirse, Trabzonspor, yine keyifle izlenen bir takım olur. 

Bakalım arayışlar ne yönde devam edecek?


6 Kasım 2012 Salı

10. Hafta Antalyaspor - Trabzonspor

Dün yapmak zorunda olduğum bir seyahat nedeniyle maçı seyredemedim.

Özetler ve istatistikler üzerinden yapacağım yorumlarımı. Maçın tekrarını yakalayıp seyredince, güncellemeler yapabilirim.

Hafta içinde, Emre Güral'ın oynayacağı haberleri asılsız çıktı. Oysa Emre Güral da geçen Cuma kendi twitter hesabından, " Now it's my turn " diyerek oynayacağının sinyalini vermişti. Cuma'dan pazar'a ne değişti bilemiyoruz. Ama sahaya çıkan takımda yine tek forvet tercih edilmişti.

Muhtemelen Antalyaspor'un 3 tehlikeli hücumcusunu daha iyi kontrol edebilmek için ortasahayı daha kalabalık tutarak kontrol etmek istedi Şenol Hoca.

Adrian'ın henüz maçın başında bulduğu gol, ilk deplasman galibiyeti için de bir işaret gibi gelmiştir. Golden bahsetmek gerekiyor. Janko'nun dönüşü, Adrian'ın takipçiliği müthiş. Her ikisini de geldiklerinden beri yaptıkları en müsbet hareketler olabilir.

Golden sonra, seyrettiğim görüntülere ve istatistiklere bakınca ağırlıklı olarak oyun Antalyaspor'un kontrolünde geçmiş.

Oyunu Antalyaspor domine ederek, %58'lik bir topla oynama oranı, 11'e 3 korner, 14'e 8 şut ile oynamış. Demek ki, oyunda birşeyler yapmaya çalışan taraf Antalya olmuş.

Bunlar Bursaspor'dan sonra arka arkaya ikinci maçta, Trabzonspor'un istediği oyunu oynayamadığının göstergesi.

Özet görüntülerde, Trabzonspor'un geriye fazla yaslandığını, Adrian, Olcan ve Yasin'le hızlı çıkarak pozisyon bulmak istediğini ve bunda da pek başarılı olmadığını görüyoruz. Genelde Antalya ataklarında ise, defansif anlamda Giray'ın başarılı oyunu ile uzaktan şutlar ile gol aramak zorunda kalmış.

Bu genel görüntüye  Trabzonspor adına iki istisna pozisyon var :
 
Birincisi, Adrian ve Yasin'in beraber getirdikleri kontra top, ki burada Yasin'in Adrian'ı takip edip, Adrian'ın açısı daraldığında, ceza sahasının ön çizgisinde topu isteyip, kaleyi cepheden gören bir pozisyonda şut çekmesi daha doğru olurdu,

İkincisi Yasin'in sağdan getirip, çok güzel ceza sahasına girip, kötü bir tercihle topu auta atması. Burda da yine Adrian'la Yasin topu beraber getiriyorlar. Bu kez Adrian, Yasin'i yanlış açıyla takip edip, Yasin'in kendisine pas verme ihtimalini ortadan kaldırıyor.

İki çok güzel atak, iki doğru takip yapılmaması ve topla oynayan oyuncunun yalnız bırakılması nedeniyle sonuçsuz kalıyor.

Trabzon'un başka pozisyonu yok.

Özet olduğu için oyuncu bazında genel performansı değerlendirmesi yapamıyorum.

Ancak Adrian, oyunun ilk yarısında içinde olduğu pozisyonlarla bile bu takımda yer bulması gerektiğini kanıtlıyor. Fiziksel olarak güçlenmesi ve daha çok dakika alarak takım oyununu geliştirmeli.

Yasin de dinamo gibi çalışmış. Zor olan kısmını yapıp, pozisyona yaratıyor ancak son vuruş ve paslarda aceleci davranıyor.

Giray Antalya ataklarına neredeyse tek başına direnmiş. Futbolu ve formasını özlediği çok belli. Umarım bu performansını tüm sezona yayar. Bunu başarabilirse, milli takımın da değişmezlerinden olabilir.

Janko da gol ile tanışabilirse, takıma daha faydalı olmaya başlayacaktır diye düşünüyorum. Golden sonraki oyun yine Janko'ya göre bir oyun değil. Halbuki ilerde kaleye arkası dönük pivot santrafor olarak oynayabilir bir görüntüsü var. Ya ben uzaktan yanlış görüyorum, ya da takım arkadaşları henüz bu özelliğini keşfedemediler.

Tamamını izlemediğim bir maç hakkında daha fazla yazmayayım. Özet görüntüler ve istatistiklerden çıkarabildiklerim bunlar.

Antalyaspor'u tebrik edip, haklarını teslim ederek bu haftalık burada bitirelim....