9 Aralık 2012 Pazar

15. Hafta Trabzonspor : 1 - Kayserispor : 1

Skorları başlığa yazmak ilerde hepimiz için daha iyi olur diye bir uyarı aldım takipçilerimden.

İlk uyarıyı hemen uygulayıp, yenilerine yol açayım istedim :))

Bugün kızımın maça pek ilgisi olmadı. Yanında arkadaşı olunca sattı bizi. Taraftarlığın böyle olmayacağını anlattım ama ben bitirdiğimde " Artık Ece'yle oynamaya gidebilir miyim?" oldu cevabı :)

Arkasından "Bari maç kaç kaç biter onu söyle" dememe rağmen, koşturarak arkadaşının yanına gitti.

O zaman iş bize kaldı diyip, yoğun bir konsantrasyonla maçı izlemeye koyulduk. İlk birkaç dakika iki takımın birbirine üstünlük sağlamaya çalışmalarıyla geçse de Trabzonspor'un oyuna biraz daha iyi başladığını söyleyebilirim.

İlk onbiri görünce, maçın zevkli geçeceği yönünde oldukça ümitlendim. Ancak golü yiyene kadar pek beklediğim gibi gitmedi oyun.

Bir büyüğüm bana ara ara ders vermek niyetli " Şeytan detayda saklıdır. " der.  Gerçekten öyle. Sahadaki onbir, yetenek ve kapasite olarak son derece üst seviyede, rakibin genç ayaklarına karşı tecrübesiyle işi bitirir gibi görünüyordu.

Gol pozisyonundan hemen önceki pozisyona bakınca şeytanı görüyoruz : Sol kanattan atağa çıkmaya hazırlanan Olcan, ona müdahale edip topu kapan Salih. Ardından rakipten topu almak yerine hakeme dönüp, ellerine kaldıran Olcan, hiç oralı olmayıp topun peşine giden Salih.

İşte o top gidip bir duran topa dönüştü ve duran topun sonucunda golü yedik. Golde de, tamam kesilen orta gerçekten güzel ama, Trabzonspor defansının, üç rakip oyuncuyu birden o topa vurabilecek pozisyonda boş bırakmasına ne demeli?  Topa vuran Salih'i marke etmesi gereken kişi kimdi? Emerson mu yoksa, Mustafa mı? Bana kalırsa boy avantajı nedeniyle ve adam adama markaj yerine, alan markajı  düşünülürse Mustafa olmalı. Ama görebildiğim kadarıyla Mustafa adam markajında ve adamı almış onu  götürmüş. Emerson önde, Giray arkada kalınca, Salih bomboş golü attı.

Gol yenir. Oraya takılmıyorum. Bundan sonra ilk yarı için yazacaklarımın arasında bu detayları unutmamak için baştan yazmak istedim.

Golden sonra ilk yarının sonuna kadar, izlediğim Trabzonspor, benim hep izlemek istediğim Trabzonspor. Müthiş bir baskı dalga dalga gelen ataklar, kaçan goller ve harika oyun.

İlk defa bu kadar uzun süre takım gibi oynadı Trabzonspor. Gole kadar ortada olmayan Alanzinho da oyuna girdi. İlk yarının sonlarına doğru aklımdan " Herhalde sahadaki yabancılardan ilk defa bu kadar iyi faydalanabiliyoruz" diye geçiriyordum. Daha önceleri oynadığında sahadaki varlığı ile yokluğu pek belli olmayan Henrique bile oldukça iyiydi. Top saklıyor, atak geliştiriyor cezasahasında tehlike yaratıyor, daha önce görmediğimiz bir oyun ortaya koyuyordu.

İlk yarı bittiğinde, "Böyle oynamaya devam edelim, yenilelim" dedim. Sahada görmek istediğim futbol buydu Trabzonspor adına. Tabi bunda golden sonra geriye iyice yaslanan stratejisini gol yemeyip, bir ihtimal kontrataktan ikinciyi bulur, yırtarım olarak belirleyen Kayserispor'un da etkisi vardı. Ama fiziksel olarak diri ve güçlü, hızlı adamlara sahip Kayserispor önünde bu kadar baskılı oynayabilen takımı göz ardı edemeyiz.

Eskişehir maçından sonra Trabzon'u yenmenin formulünü vermiştim. Prosinecki bu formülü okumuş olmalı ki aynen uyguladı :))

Ama bu sefer Zokora ve defans atakları başlamadan, çok iyi yer tutarak Kayseri'nin geliştirebileceği atakları başlamadan bitirdiler.

İlk yarıda takımda aksayan biri yoktu. Ama Halil'in istediği katkıyı sağlayamadığını söyleyebiliriz. Oyundan çıkana kadar gözlemlediğim kadarıyla Halil'in güçlenmesi ve kendine güveninin geri gelmesi lazım. Halil'in Trabzonspor için faydalı bir oyuncu olduğunu düşünüyorum. Ama bugünkü hali ile takım arkadaşlarının gerisinde kaldı. Çok koşmuş olması da bu konudaki düşüncemi değiştirmiyor.

İkinci yarıya da, ilk yarı gibi iki takımda birbirine üstünlük sağlamaya çalışarak başladılar. Yine Trabzonpor ağır basmaya ve pozisyonlar bulmaya başlamıştı ki, Henrique - Yasin değişikliği yaptı Şenol Hoca. Beklemediğim bir değişiklik olduğunu söylemeliyim. İkinci yarıya başlarken ben bir Halil-Emre Güral veya Halil - Yasin değişikliği bekliyordum. Ama Henrique gol atamamış olsa da takımın en iyilerinden biriydi ve özellikle ikinci yarıda bulunan 2 pozisyonun da içinde vardı. Fiziksel olarak da bir sıkıntısı yok gibiydi. Yasin de Gençlerbirliği maçındaki performansı ile süpriz bir golcü olabilir diye düşündürmüştü. Fakat sanırım Şenol Hoca'nın da planı tutmadı. Yasin son derece etkisizdi. Oyuna girdikten 5 dakika sonra etkili olamayacağını belli etti. Ben Şenol Hocam'ın ikinci değişiklik için 15 dakika beklemesini de garipsedim. Yasin'i geçen hafta etkili olduğu sol kanada alıp, Halil'i sağa çekebilirdi. Sonra gelen Alanzinho - Vittek, Halil - Emre Güral değişiklikleri de pek etkili olamadı. Trabzonspor'un golündeki Vittek'in pozisyondaki inadını ve assistini saymazsak.

Golden sonra ise, fiziksel olarak oyundan düştü Trabzonspor. Bu nispeten anlaşılabilir olsa da, fiziği iyi olan Henrique yerine oyundan düşen Adrian'ın çıkması, belki Sapara ile yine ileriye top taşıyabilecek bir oyuncunun sahada olması daha iyi olabilirdi. Golün motivasyonu ile, ilk yarıdaki baskıyı kurup, ikinci golü bulacak bir Trabzonspor beklerken, maçı bitiren bir Trabzonpor olmamalıydı sahada.

Taktik anlamdaki düşüncelerim beni bağlar tabi. Şenol Hoca gibi bir tecrübenin değişiklikleri yaparken benden daha fazla şey düşündüğüne eminim. Yine de farklı bir bakış açısı getirebilmek niyetim. Yoksa Şenol Hocam'ın yaptıklarını sorgulamak haddime değil.

Serkan'dan bahsetmeden bitirmek istemiyorum. Zaman zaman Serkan'ı eleştirebilirim. Ama bu akşam ki Serkan'ı hep görmek istiyorum. Uzatmalarda dahi rakibin peşini bırakmayan, mücadele gücü üst seviyede, maça iyi konsantre olmuş ve kazanmayı arzulayan bir Serkan. Tüm takımı bu şekilde görmek istiyorum. Kapasiteleri her maçı kazanmaya yeterli değil. Önemli olan bu değil. Maçın her anında mücadelenin içinde olmak, sürekli ileriyi ve kazanmayı düşünmek istediğim.

Olcan'ın eksik olarak gördüğüm yönü de bu. Maç içinde hırslı ve çok yararlı olduğu zamanlar oyunun büyük bir bölümünü kapsıyor. Ama birkaç an var ki, şeytanın detayda saklı olduğu, işte bize gole mal oluyor. Aynı şey Mustafa'da da var. Öyle zamanlarda yerde kaldı ki, bize ikinci gole mal olabilirdi.


Herşeye rağmen, tadı damağımda kalan bir takım izledim bu akşam. Özellikle ilk yarı. Alanzinho, Adrian fiziksel olarak daha güçlü olabilseler, ikinci yarı da aynı tempo sürdürülebilirdi sanıyorum. Bugünkü oyun için takımı tebrik ediyorum. Artık böyle oynayabildiklerini gördüğüme göre, her hafta ilk yarıdaki oyunu bekliyorum :))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder