23 Aralık 2012 Pazar

17. Hafta Trabzonspor : 0 - Galatasaray : 0

İBB maçını sinirden, Eskişehir maçını iş yoğunluğumdan yazamadım. Bu iki maçla ilgili düşüncelerimi belki aralarda bu yazıda, belki de ilk yarının değerlendirmesini yapacağım bir sonraki yazımda bulabilirsiniz.

Maçın ilk yarısından birşey anlamadım. Hem futboldan, hem de uykusu gelen 7 aylık oğlumu uyumaması için uğraşmaktan.

2 kişi eksik oynadık.

Sapara oyunda hiç yoktu. Colman'ın olmadığı maçlarda şansını iyi değerlendiremedi.

Henrique ise beni son 3 maçtır hayal kırıklığına uğrattı. Halbuki bir kaç maçta özellikle Kayseri maçında çok iyiydi. Kredisini son üç maçta tüketti diye düşünüyorum.

İlk yarıda Zokora ortasahada defansif anlamda yalnız kaldı. Bunun sonucunda da, Galatasaray topa sahip olan taraftı. Buna rağmen iki-üç pozisyon dışında varlık gösteremediler.

Sapara ve Adrian defansif olarak olmayınca, hücum hattında olmalarını bekliyorsunuz. Ama Sapara o tarafta da yoktu. Orda da Adrian yalnız kaldı.

Sapara ve Henrique'nin yerine giren, Alanzinho ve Aykut doğru tercihler oldular. Oldular olmasına da, bu değişikliklerin geç olması bana göre Trabzon'u olası bir galibiyetten etti. Bu iki oyuncu girdikten sonra Zokora defansif anlamda, Adrian da ofansif anlamda rahatlayıp, daha etkili oldular. Nitekim son 10 dakikaya kadar Trabzon'un " Bu da kaçar mı " dedirtecek pozisyonu yokken, uzatmalarla birlikte 13-14 dakikada arka arkaya pozisyonlar buldu Trabzon.

Burak'a da bir parantez açmak istiyorum. Ona yapılan muameleyi haketmediğini düşünüyorum. İki sezon üst üste çok iyi oynayıp, rekor sayıda gol atıp gitti bu takımdan. Gitmesi de en başta yönetimin hatasıdır. Burak gelirken kimse ondan böyle bir golcü olmasını beklemiyordu. Belki de 5 milyon Euro o zaman için çok yüksek bir rakamdı. Ama sözleşmeyi yenilerken o  rakam sadece yurtdışı transferlerinde geçerli olacaktır ve gideceği takımda da ilk transfer hakkı Trabzon'da olacaktır maddeleri  eklenmiş olsa, bugün Burak hala Trabzonspor'un oyuncusu olurdu.  Benim bile düşünebildiğim bu iki madde eksikliği yüzünden kaybedilmiş bir oyuncu için, oyuncunun kendisine tepki göstermeyi anlamsız buluyorum. Burada takımın avukatları ve yönetimin hatalarını görmek ve tepkileri doğru yere göstermek gerekiyor.

Burak vefasız bir adam olsa, bugün Trabzon'un sahasını birkaç maç kapattırabilirdi. Onun eline bu fırsat birkaç kere geçti. Belki de yine kapanır bilemiyorum tabi. Gözü dönmüş taraftarlar Giray'ı bile sakatlıyordu neredeyse. Bu tepki kime ve neye? İyi düşün taraftar ! Yanlış yere gösteriyorsun tepkini...

Oyuna dönünce, ortasaha mücadelesi olarak geçti diyeceğim, ortasahada pek durmadı top. Galatasaray oynadı diyeceğim, oynamadı. Trabzon oynadı diyeceğim o da değil. Pek tadı tuzu yoktu maçın. İki takımda yenilmeyelimi düşünmüş önce.

Yine de doğru seçimler yapılmış olsaydı, Trabzonspor'un şansı daha yüksek olabilirmiş.

Anlayamadığım bir değişiklik, maçın son 15 saniyesinde Halil - Emre Güral değişikliği. Niye yapıldı bu değişiklik ben çözemedim.

Bu maçla beraber Trabzonspor'un devre arasındaki ödevleri de daha net olarak ortaya çıktı :
- Hızlı paslaşma
- Kısa pas
- Kontratak
- Korner
- Ölü toplar
- Hareketli oyun

Bunları ilk yarıyı değerlendireceğim yazımda daha detaylı yazacağım.

Yine bu maçla beraber, bu takımın iyi hazırlandığı ve konsantre olduğu zaman kafaya oynabileceğini tekrar gördük.

Kadrodaki fazlalıklardan kurtulmuş,  ödevine iyi çalışmış bir takım ile moral ve motivasyonu yüksek Şenol Güneş ve Trabzonspor, ikinci devrede süpriz yapabilir.

Hakemlerin de daha formda olduğun bir ikinci yarı dileyelim ilk yarının son yazısını bitirelim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder